Bu bloga abone ol
en güncel öyküler
Bu Blogda Ara
Bu sitede zaman zaman, hayata dair bir çok yaşanmışlık, değişik bakış açıları, farklı düşünme biçimleri ve etkileyici öyküler bulacaksınız. Keyifli okumalar.
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
GORRAN
Yukarıda yer alan başlığı sanırım
merak ettiniz. Gorran ‘ın kelime anlamını yazının sonuna kadar merakla
beklemeniz için bu bilgiyi şu an saklı tutuyorum. Sanırım yazı yazma tekniği içerisinde
bu ifadeleri kullanmak yazının okunurluğunu arttırabilmek için iyi bir yöntemJ
Malumunuz 25 Eylül 2017 tarihinde,
yani önümüzdeki Pazartesi günü IKBY (Irak Kürt Bölgesel Yönetimi)’de
bir referandum yapılacak. Şu an gündemden hiç düşmeyen ve hepimizin neler
olduğunu anlamaya çalıştığımız bu referandumun ne anlama geldiğini dilim
döndüğünce, aklım yettiğince kısaca özetlemeye çalışacağım. Bu karışık süreci
ve karmaşık yapıyı en sade şekliyle anlatırken, birçok denklemi bir arada
tutmak ve olay örgüsünden kopmadan anlatabilmek biraz zor olabilir fakat
analizlerimi dikkatli ve derinlemesine okuyanlar için, en azından KIBY
(Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi) ve referandum sonucunun getirileri hakkında naçizane
bir fikir sahibi olabilecekleri muhakkak.
Hepimizin bildiği gibi Irak ya da
bugün ki adıyla Irak Cumhuriyeti, uzun süre Saddam Hüseyin’in diktatörlüğü altındaydı.
Tâ ki 2003 yılında ABD’nin Irak’a demokrasi getirme vaadiyle girip 2006 yılında
Saddam’ı idam etmesine kadar. Artık uzun uzadıya Saddam Hüseyin ve onun
benimsediği Baas rejimini anlatmaya gerek yok. Asıl kısır döngü bu tarihten
sonra başlıyor ve bu matruşka vari yapı işin içinden çıkılmaz bir hâl alıyor.
Şimdi
hepimize kısa ve net bir soru;
-Irak
yönetim biçimi nedir ve nasıl yönetilmektedir?
Bu soruya hiç birimiz net cevaplar
veremeyiz. Veremediğimiz için de hayıflanmamıza gerek yok. Çünkü kabile
devletlerinin yönetim biçimi olmaz! Bunun içindir ki, 2006 yılından bu yana
Irak’taki yönetim biçimini tanımlayabilmek neredeyse imkansız!
Emin olun şu an Türkiye’de bile
akademik çalışmalar yapan bir çok grup ve enstitü bile parçalanmış bir Irak’ı
tasvir etmekte zorlanıyorlar. Hadi bugüne kadar edindiğimiz izlenimler ve
okuduğumuz bilgiler ışığında kendimizce bir şeyler anlatmaya çalışalım.
Şimdi bizim Irak hakkında kısaca
bildiklerimiz, yukarıdaki şahsına münhasır insanlardan ibaret. Neden? Çünkü
Irak denilince görsel medya da pompalanan ve önümüze sunulan iki surat bu. Hadi
canım sende diyenleri duyar gibiyim. O halde bana Fırat ve Dicle nehirlerinin
Irak içerisindeki taşıdığı metre küp miktarını ve bu iki nehrin Türkiye için
önemini ifade edebiliyorsan sıkıntı yok arkadaşım J
Genellikle bizler yukardaki ve aşağıdaki
resimlerin isimlerini birbirine karıştırır dururuz. Aslında bu şahısların
isimlerini ezberlemek ya da bilmek çok mu mühim? Değil elbette ama aklımızda
kalması için gözlüklü Talabani, sarıklı ise Barzani. Şimdi bu isimler cepte. Cebimize
neden koyuyoruz bu isimleri? Yazının ilerleyen bölümlerini okurken bu amcaların
simaları en azından gözünüzün önünde canlansın diye.
Talabani’yi ve Barzani’yi
televizyonlarda ilk görüşümüz, aslında o kadar da eski değil. 2006 yıllarının
ortalarında bu adamlar ABD’nin marifeti ile meydanlara çıkıyorlar. Yaklaşık on
senelik bir görsel geçmişleri var. İkisi de KÜRT. Gözlüklü olan zamanında, KYB (Kürdistan
Yurtseverler Birliği) ‘nin kurucusu, sarıklı olan ise KDP (Kürdistan
Demokratlar Birliği)’nin kurucusu. İkisinin de hedefi aslında Kürt
birliğini kurabilmek. Şimdi bu kısa bilgiyi aklımızın bir köşesinde tutalım.
Irak Cumhuriyeti, resmi olarak %97
sini Arap Müslümanların oluşturduğu bir ülke. Geri kalanlarda Hristiyan,
Türkmen ve Yezidi’lerden oluşuyor. Bu tanımladıklarımız üst kimlikler. Bir de
bunların alt kimlikleri var. Bu ülke de Kürtler çoğunlukta. Kürtlerinde
çoğunluğu Müslüman. Türkmenler; Azeri Türkler ve Anadolu Türklerinden oluşuyor.
Bu Anadolu Türklerinin çoğunlukla yaşadığı yer ise KERKÜK. Hristiyanların
çoğunluğu Ortodoks, fakat Katolik ve Protestanlar da var. Yezidiler ise oldukça
azınlıkta. Yani Irak ağırlıklı olarak Kürtlerin yaşadığı bir coğrafya.
Şimdi bu Kürtler Arap ama çoğunluğu
Şii Arap. Sünni Arap ise azınlıkta. Sünnilerin ise çoğunluğu Şâfi. Hanefi mezhebinden
olanlar azınlıkta. Matûrudi olanlar ise yok denecek kadar az. Nasurilere hiç
değinmiyorum bile.
Kafamızın felaket biçimde karıştığının
farkındayım. O zaman yukardaki paragraftan anlamamız gereken tek gerçek şu
olsun: “Kürtler hem Arap hem de Müslüman”.
Irak Devleti’ni anlayabilmek ve bu
topluluğa hakim olabilmek için, tarih, coğrafya, din, sosyoloji, siyaset, filoloji
gibi bir çok sosyal ve beşeri bilime hâkim olmak gerekiyor. Bu terminolojiye
vakıf olmadığımız an ise yazının bütünlüğü içinde muhteşem bir kavram kargaşası
ortaya çıkıyor maalesef.
ÖZETLE;
Arap-Kürt-Müslüman-Şii…
Araplar çoğunlukta olduğu için
devletin resmi dili Arapça doğal olarak fakat bölgesel anlamda özellikle
ülkenin kuzeyinde ve batısında yoğunluklu konuşulan dil Kürtçe.
Bu insanlar Kürt. Rumların ezelden
beri Megola İdeası (tek düşüncesi) neyse, Kürtlerin de tek derdi, bu bölgede
bir KÜRDİSTAN kurabilmek. Büyük
Kürdistan hayali ile senelerdir yanıp tutuşuyorlar.
Ülkenin çoğunluğu Müslüman ama Şii. Ancak
Saddam Hüseyin döneminde Sünniler azınlıkta olmasına rağmen yönetimi ellerinden
hiç bırakmadılar. Ama şu an Şiiler yönetimde at koşturuyor. Hem Talabani hem de
Barzani Şii. Şii olmaları elbette İran ile izledikleri politikalarda
kendilerine her daim bir avantaj sağlıyor. Hatta şu an Şiiler Sünnilerden intikamlarını
almak için her gün bir yerde Sünni katlediyorlar.
Bir ara bu gözlüklü ile (KYB)- sarıklı
(KDP), ABD’nin verdiği talimatla birleşip Irak’ta bir yönetim kurdular.
Birbirleri ile pek anlaşamamalarına rağmen, sözde yurtsever ve demokrat bu
örgütlerin tek bir çatı altında bir araya gelmelerinin tek sebebi KÜRDİSTAN
hayaliydi. Birliktelik boyunca Talabani Cumhurbaşkanı, Barzani ise Irak
Kürdistan Yönetim Başkanı oldu. Fakat bu birliktelik kısa sürdü. Anlaşmazlığa
düştüler ve ayrıldılar. Talabani sağlık sorunlarıyla boğuşurken Barzani sazı
eline aldı.
SARIKLI YAPMAK İSTEDİĞİ
REFERANDUM İLE NE İSTİYOR?
Barzani, son dönemdeki Suriye’deki PYD’nin
de desteğini alarak Irak’ta Kürdistan devleti kurulsun mu kurulmasın mı
oylamasına gidecek. Bilindiği gibi Suriye’nin kuzeyinde etkisini günden güne
arttıran bu PKK vari örgüt şimdiden birçok Kürt kantonu kurmuş durumda.
Dolayısıyla Barzani 28 Eylül’de burada da bir oylama yapılmasını istiyor. Hatta
hepiniz görmüşünüzdür ki PYD’nin sözde kanallarındaki hava durumlarında Türkiye’nin
Hatay’dan başlayıp Hakkari’ye kadar uzanan bir çok şehrini kendi haritalarının
sınırları içerisinde göstermekten de çekinmiyorlar.
TÜRKİYE NE YAPIYOR VE NE
YAPMALI?
Türkiye en başından beri referandum
fikrine karşı olduğunu belirtti. 23 Eylül 2017 tarihinde yapılan erken MGK’da
çıkan karar ile Kuzey Irak’ta yapılan referandumu tanımayacağını, gerek karşılıklı
gerekse uluslararası tüm haklarını saklı tuttuğunu deklare etti.
Bölgede hâkim rol olmaya çalışan başta ABD ve bir çok ülke ile karşılıklı
yaptığı diplomasi görüşmelerinde ise bu talebini iletti ve tavrını gösterdi.
Kısacası Türkiye, güneyinde kurulması planlanan bir Kürt devletine engel olmak
anlamında, bugüne kadar atılması gereken tüm adımları attı. Şimdi ise artık
gözler referandum sonucuna kilitlendi. Referandumdan çıkacak sonuca göre
Türkiye elindeki kozları sırasıyla oynayacak.
Uluslararası
İlişkilerin temel kuralı bellidir. Bu tür durumlarda önceliklerini şu şekilde
sıralarsın.
-
Irak
Bölgesel Kürt Yönetimi ile olan siyasi ve diplomatik ilişkilerin
askıya alınması.
-
Tarım,
gıda ve ticaret alanında ambargo uygulamak.
-
Askeri
harekât.
Türkiye
son günlerde Silopi’de yapılan askeri tatbikat planlarını üst seviyeye
çıkardığını söylese de, askeri harekâtın en son çare olarak uygulanacağını
düşünüyorum. Referandum sonucu olumsuz sonuçlandığında öncelikle ve ivedi
olarak yapılması gereken IBKY’ye ait Türk Konsolosluğunu Dışişleri Bakanlığı’na
çağırmak ve NOTA vermek, gerekirse temsilciyi Maslahatgüzar seviyesine
düşürmek, ya da son çare olarak IBKY temsilcisini PERSON NON GRATA (
İstenmeyen kişi) ilan etmek.
Sonuç alınamadığı takdirde ambargo
faaliyetlerini devreye sokmak en mantıklı çözüm olarak görünüyor. Tarım, gıda
ve ticaret alanında uygulanacak ambargoların yanında sanırım en etkili
silahımız ülkemiz sınırları içinden geçen Fırat ve Dicle nehirlerinin akış
debisini azaltmak ya da tamamen kesmek. Böylece geçimini tarımla sağlayan Irak’ın
can damarını da kesmiş olacağız.
Tüm bunlardan sonuç alınamadığı
takdirde ise, M. Kemal ATATÜRK ’ün üstün öngörüsü sonucu ortaya çıkan , 1926 yılındaki
Ankara
Antlaşmasını devreye sokmak diğer bir kozumuz. Ankara Antlaşması; şayet Irak’ta
bir kaos veya yönetimsel bir boşluk olması durumunda Türkiye’nin yapacağı
askeri harekâta uluslararası meşruiyet (gerçeklik) kazandırıyor. Bu şu
anlama geliyor; sen ülkende tüm unsurların kabul etmediği bir referanduma
giderken, ülke içinde etnik unsurların bölünmesine ve ayrışmasına sebebiyet
verecek bir kaos yaratıyorsan, üstelik bir de benim sınır komşumsan ve bu
kaotik durumun benim ülkemde meydana getireceği durumun müsebbibi isen, askeri
harekât artık benim son çaremdir ve ülkene girerim. Girmekle kalmam Uluslararası
Hukuktan doğan haklarımı da kullanarak gerek BM’leri gerekse NATO’yu ülkene
çağırıp konuşlandırırım.
Böylelikle kısaca hem Irak’ta
yapılması planlanan referandumun ne anlama geleceğini anlatmış oldum hem de
Türkiye’nin olası bir kötü durumda alması gereken gardları sıraladım.
Aslında ben bunca
satırı tek bir şey için yazdım…
KERKÜĞÜN
zindanına attılar beni
Mazlumlar sürüsüne kattılar beni
Mazlumlar sürüsüne kattılar beni
Bir yanım
dağladılar ateşle annem
Ne suçum ne günahım yaktılar beni
Ne suçum ne günahım yaktılar beni
Türkmen
obalarından göçen anneler
Ne yuvaları kalmış ne de haneler
Ne yuvaları kalmış ne de haneler
Gökkubbeyi
sarsar mazlum feryadım
Elbette birgün güler bize seneler
Elbette birgün güler bize seneler
Ha bu arada
yazının başlığı olan GORRAN’ın anlamı ise “Değişim Hareketi” idi.
Gönlümün tek
isteği ise “KERKÜK TÜRKMENLERİ” nin bu değişim hareketine heba edilmemesidir.
A-2 İhsan
ÖZTÜRK 24.09.2017/ Pazar/ 01:25
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Popüler Yayınlar
KUZEY KORE DÜNYA'YA KAFA MI TUTUYOR?
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar