Bu bloga abone ol
en güncel öyküler
VİCDANIMDAN BAŞKA KİMSEDEN KORKMAM BEN!
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Bu Blogda Ara
Bu sitede zaman zaman, hayata dair bir çok yaşanmışlık, değişik bakış açıları, farklı düşünme biçimleri ve etkileyici öyküler bulacaksınız. Keyifli okumalar.
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Etiketler
23 Ağustos 1999, İstanbul

17 Ağustos depreminin üzerinden henüz altı gün geçmişti. Memleketin üzerini kara bulutlar kaplamışken İhsan, kaderinin çizdiği istikamete Aksaray'dan bindiği 19:00 sefer sayılı otobüsle hareket etmişti...On yedisini yeni bitirmiş, bıyığı bile terlememiş, memleketi dışına pek çıkmamış kara kuru çocuk boyundan büyük işe kalkışmış, asker olma sevdasına düşmüştü. Aslında pek öyle olduğu da söylenemez ama mecburiyetlerle iç içe geçmiş bir kakafoniydi onunkisi...İlk sene girdiği üniversite sınavında bir yer tutturamamış, ikinci kez girdiğinde ise ya gelmezse telaşıyla askeri okulları da tek tek işaretlemeyi unutmamıştı...İşçi bir baba ve ev kadını bir annenin oğlu İhsan, belki de çaresizliğin kıskacında tükenmek istemiyordu erkenden...Şimdiki gençlerde görüp ve duyduğu; " Anne baba baskısından kaçma ya da başka şehirde yaşama ütopyası" değildi ondaki... Bir boka yarama ya da bir baltaya sap olma telaşıydı!
22 Ağustos akşamı otobüse binerken kendisini uğurlamaya gelen bir kaç kişi ve tabiki annesi, babası! Babasının verdiği, şimdi ne kadar olduğunu hatırlayamadığı bir miktar para ve üç adım otobüs merdiveninden çıkışı aklında kalan! Gerisi zaten yalan!
Önceden otobüslerde bir garipti... Toplu taşıma araçlarında sigara içilen zamanların sonunu ufaktan yakalamış ve hatta bir iki dal da otobüsün içerisinde sigara içmişliği vardı.Sadece sigara olsa iyi, otobüste televizyonun, kulaklığın, akıllı telefonun, I pad'in olmadığı zamanlardı. Muhabbetin gırla olduğu, kapı komşularının çekiştirilip dedikodunun fır döndüğü, ayak kokusunun insanın başını döndürdüğü zamanlar. Ha bi de şehirlerarası yolculuklarda ayakta giden yolcuların da bol olduğu tuhaf yıllar...
Gün batmaya yakın otobüsün tekeri döndü ve İhsan orta kapının merdivenlerinde ayakta yolculuğa başladı.Koca bir şehre, kocaman bir bilinmezliğe doğru...Bu bilinmezliği şimdi ki aklıyla tahayyül edebiliyordu ama o an aklından geçen sadece cebinde babasının verdiği üç beş kuruş parayı düşürmemek ya da çaldırmamak için kurduğu senaryolardı...
Aklına gelen o dahiyane fikri uygulamaya koymakta gecikmedi...Cebindeki parayı üçe böldü... Bir parçasını sağ cebinde bıraktı, diğerini arka cebine koydu son parçayı da ayakkabısının içine... Böylece her tehlike de cebinde bir miktar para olacaktı...
Bolu tarafına yaklaştıklarında arka koltuklardan birinde yaşlı bir amcanın inmek için hareketlendiğini görünce biraz olsun rahatladı. Çünkü her iki ayağıda artık uyuşmuş, dizlerinde derman kalmamıştı. Ağır adımlarla arka tarafa doğru yürüdü. Boş koltuğa usulca oturdu.Vücudundaki rahatlamayı hissetti bir an. Gözlerini kapadı ve kendini bekleyen bilinmezliği düşünmeye başladı. Gözlerini tekrar açtığında burnuna gelen nem kokusu içinde tuhaf bir ürperti yarattı ve artık otobüsün motor sesi kesilmişti...
22 Ağustos akşamı otobüse binerken kendisini uğurlamaya gelen bir kaç kişi ve tabiki annesi, babası! Babasının verdiği, şimdi ne kadar olduğunu hatırlayamadığı bir miktar para ve üç adım otobüs merdiveninden çıkışı aklında kalan! Gerisi zaten yalan!
Önceden otobüslerde bir garipti... Toplu taşıma araçlarında sigara içilen zamanların sonunu ufaktan yakalamış ve hatta bir iki dal da otobüsün içerisinde sigara içmişliği vardı.Sadece sigara olsa iyi, otobüste televizyonun, kulaklığın, akıllı telefonun, I pad'in olmadığı zamanlardı. Muhabbetin gırla olduğu, kapı komşularının çekiştirilip dedikodunun fır döndüğü, ayak kokusunun insanın başını döndürdüğü zamanlar. Ha bi de şehirlerarası yolculuklarda ayakta giden yolcuların da bol olduğu tuhaf yıllar...
Gün batmaya yakın otobüsün tekeri döndü ve İhsan orta kapının merdivenlerinde ayakta yolculuğa başladı.Koca bir şehre, kocaman bir bilinmezliğe doğru...Bu bilinmezliği şimdi ki aklıyla tahayyül edebiliyordu ama o an aklından geçen sadece cebinde babasının verdiği üç beş kuruş parayı düşürmemek ya da çaldırmamak için kurduğu senaryolardı...
Aklına gelen o dahiyane fikri uygulamaya koymakta gecikmedi...Cebindeki parayı üçe böldü... Bir parçasını sağ cebinde bıraktı, diğerini arka cebine koydu son parçayı da ayakkabısının içine... Böylece her tehlike de cebinde bir miktar para olacaktı...
Bolu tarafına yaklaştıklarında arka koltuklardan birinde yaşlı bir amcanın inmek için hareketlendiğini görünce biraz olsun rahatladı. Çünkü her iki ayağıda artık uyuşmuş, dizlerinde derman kalmamıştı. Ağır adımlarla arka tarafa doğru yürüdü. Boş koltuğa usulca oturdu.Vücudundaki rahatlamayı hissetti bir an. Gözlerini kapadı ve kendini bekleyen bilinmezliği düşünmeye başladı. Gözlerini tekrar açtığında burnuna gelen nem kokusu içinde tuhaf bir ürperti yarattı ve artık otobüsün motor sesi kesilmişti...
Popüler Yayınlar
VİCDANIMDAN BAŞKA KİMSEDEN KORKMAM BEN!
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar


Yorumlar