Bu bloga abone ol
en güncel öyküler
Bu Blogda Ara
Bu sitede zaman zaman, hayata dair bir çok yaşanmışlık, değişik bakış açıları, farklı düşünme biçimleri ve etkileyici öyküler bulacaksınız. Keyifli okumalar.
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Etiketler
Şubat 1988 Aksaray
Yağmurlu bir Şubat günü annesi okul çıkışına geldiğinde İhsan'ı kantin sırasında gördü. Elinde kırmızı ekose desenli şemsiye ile bir müddet onu izledi...Geçmişine dönüp baktı belki de, olamadıklarına, yapamadıklarına hayıflandı. Yüzü düştü birden, hırslı bir kadındı oldum olası.On parmak daktilo kurslarına gitmiş,sertifikalar almıştı ama olmayınca olmuyordu işte... Derin bir iç geçirdi kendince. Gözü yeniden oğlunu aradı. İhsan duvar kenarına çökmüş, bir elinde gevrek simitten kocaman parçalar koparıyor diğer elindeki ayran şişesini ise tepesine dikiyordu. Tam o sırada annesinin o tok sesini işitti...Pek haz almasa da bu sesten, annesinin kendisine seslendiğini anlamak hiç zor olmamıştı. Elindeki ayran şişesini yeşil çöp kutusuna attı ve okul kapısına doğru koşmaya başladı.Annesinin elinden sıkıca tutup eve doğru yola koyuldular. Yolda yürürken annesine doğru kafasını kaldırarak;
- "Artık okuyabiliyorum anne" dedi.
- "Öğretmenimiz bu kağıdı verdi, hikaye kitapları alınacakmış" diyerek cebinden çıkarmış olduğu kağıdı annesine uzattı. Annesi konuşmayı çok seven bir kadın değildi. Hiçbir şey demeden yol üzerindeki her zaman alışveriş yaptıkları kırtasiyeye girdiler.
"Ali Baba Tekkesi" denilen muhitteki rampa aşağı doğru dizilmiş sıralı dükkanlardan biriydi aklında kalan ve burnunun direklerini sızlatan mis gibi silgi kokusu...
Ali Baba Tekkesinin en bilindik mekanı köşe başındaki bakkal Yaşar amcaydı. Üç oğlu vardı. Birisi yaşça kendisinden büyüktü ama diğerleri, yani ikiz olanlar İhsan ile aynı yaşıttı. Bakkal Yaşar amca, dükkanın üzerindeki ev de ailesi ile birlikte yaşıyordu. O muhitin meşhur mekanı olarak işinin epey yoğun olduğu göze çarpardı.Hafta sonları gazete almak için kuyruklar oluştuğunu çok iyi hatırlıyordu İhsan. Bir de ekmek almaya hep kendisinin geldiğini!
Eskiden bakkal dükkanlarının sıcaklığı insanın içine işlerdi.Dükkandan içeri girildiğinde burna gelen baharat kokuları, sarı tenekede Vita yağları, tezgahın üstündeki horoz şekerler, rengarenk jelatinli çokomeller ve kara kaplı veresiye defteri. Bakkal nakit çalışmazdı o zamanlar, veresiye yazılır ay başında ödeme yapılırdı. Bakkal mahalleliyi tanır, dükkan önünden selam vermeden geçilmezdi.Yaşamak zordu ama mutluluk denen şey mahalleye uğramayı ihmal etmezdi...
Kırtasiyeden içeri girdikten sonra annesi elini bıraktı, üzerinden su damlayan şemsiyeyi usulca kapattı ve sağ bileğinin üzerine astı. Camdan tezgahın içerisinde bir sürü hikaye kitabı, yanında rengarenk kalemler, defter kapları, kartondan ev desenli beslenme çantaları, suluklar, He-Man çizgi film karakterli kalem kutuları ve bir çok şey gözüne ilk çarpanlardı. Annesi paltosunun cebinden çıkardığı kağıtta yazanları okuyarak, Tonton Ali serisi ile Cin Ali serisinin kitaplarını istedi karşısındaki adamdan.Adam; tezgahın içinden annesinin istediklerini çıkardı, siyah altın yaldzılı çapraz şeritleri olan naylon poşetin içerisine özenle yerleştirdi.Annesi siyah tokalı cüzdanından çıkardığı parayı adama uzattı ve yazar kasa fişi ile parasının üzerini alıp cüzdanının içine sıkıca yerleştirdi.
Turgut Özal o zamanlar başbakandı. İhsan'ın o döneme dair aklında kalanlar; iki elini birbirine bağlamış havada tutan tonton bir amca ve "önce alış veriş sonra fiş " sözüydü. Neden her alışverişten sonra bu kağıt parçasının alındığını bilmiyordu ama sadece alınmasının mecburi olduğunu düşünüyordu.
Hayırlı işler deyip çıktılar dükkandan. İhsan'ın burnunun sağ tarafından gelen akıntıyı diliyle yalamak üzere olduğunu gören annesi cebinden çıkardığı peçete ile burnunu kıpkırmızı edene kadar sertçe sildi.Bir taraftan siliyor bir taraftan sümkür diyordu ama İhsan sümkürmenin ne demek olduğunu bilmediği için sadece tuhaf sesler çıkarıyordu. Lacivert gocuğun şapkasını başına iyice geçirdi, iplerini sıkıca bağladı. Kahverengi kaşkolunu ağzını ve burnunu kapayacak şekilde sımsıkı sardığında ihsan sadece gözleri görünen bir robot gibiydi. Ağzından ve burnundan almaya çalıştığı nefes buhar olarak kaşkolun deliklerinden dışarı çıkıyordu adeta. Şemsiyeyi tekrar açtı, İhsan'ın elinden tuttu ve eve doğru tekrar yürümeye başladılar...
Annesinin aklında akşam yapacağı yemek, İhsan'ın aklında Tonton Ali yol boyunca onları takip ettiler...
Popüler Yayınlar
KUZEY KORE DÜNYA'YA KAFA MI TUTUYOR?
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar